23.6.2011
Sınavlar..(Stres Kaynağı ~)
İyi günler. Bugün 23 Haziran 2011 Perşembe. Hava yine güneşli bugün. Hafta sonuna az bir zaman kaldı . İnşallah hafta sofuda güneşli geçerde, gezip tozarım Bugünkü konumuz Sınavlar.
Sınavlar bildiğiniz üzere hepimizin hayatımızda bir kere bile olsa girdiği bir seviye, zekâ konuyu anlamış mı, anlayamamış mı diye kontrol altına alan bir yazılı kâğıttır.
Sınavlar bildiğiniz üzere hepimizin hayatımızda bir kere bile olsa girdiği bir seviye, zekâ konuyu anlamış mı, anlayamamış mı diye kontrol altına alan bir yazılı kâğıttır.
Aslında hayatımızda bir sınavdır. Önümüze çıkan her zorluk birer sorudur. Kız arkadaşımız, sevgilimiz de bu sınavın kopyasıdır
Sınavların değişik türleri, psikolojileri vardır. Bir sürü sınav türü vardır. Okul sınavları.
Okul sınavlarının tarihi bellidir her sınavın olduğu gibi. O güne kadar çalışılır. Kitaplar, testler falanlar filanlar. Öğrenci sınava çok iyi hazırlanır. Sınavı olur. Bu maraton bu kadardır. Bir de okul sınavlarından daha büyük maratonlu sınavlar var. Mesela SBS. O kalktı onu saymıyorum o zaman YGS. (YGS: Yatay Geçiş Sınavı) Ygs uzun bir mantondur. Öğrenci lise son sınıfında dershaneye gitmeye başlar, ders çalışmaya başlar. Ben SBS ‘den biliyorum ki böyle sınavlar çok stresli geçer. Kitapçık verilir önüne. Türkçe 1 ‘i okursun ve “Ben sınavdayım işte lan” dersin. Heyecanda olur. Neden olmasın ki. Geleceğin bu sınava bağlı. Hep böyle söylerler ya ÖSS ‘Ye de öyle söylüyorlardı. (ÖSS: Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavı) Bütün hayatın 3 saatlik sınava bağlı. (!) Ama doğru bir şey. Kazanırsan sınavı en iyi üniversitede okuyacaksın, kazanamazsan bir sene boş boş dolanacaksın. Çok kötü bir duygudur ya. Arkadaşınla aynı dershaneye gidiyorsun. Aynı otobüsle eve dönüyorsun falan sınava giriyorsun üzerinden bilmem kaç gün geçiyor hop sonuçlar bi açıklanıyor o kazanmış sen kazanamamışsın. E ne farkın vardı ki onunla. Aynı şeyleri yaptın. Demek ki önemli olan neymiş en iyi şartlar altında eğitim görsen bile önemli olan anlamakmış.
Sınavı kazanamamak çok kötü bir duygu olsa gerek. Ya 4 sene boyunca haldır haldır çalış, 3 saatte 4 sene vay be. Sınavlarda 0 çekenleri anlamıyorum. Hayır, nasıl beceriyorlar ki. Bir insan barajı geçememesi için yani affedersiniz gerizekalı olmalı. Zaten 100 puan mı ne kendisi taban puan veriyor. Yani 5 tane Türkçeden doğru yapamayacaksan 4 sene neden lise okuyorsun ki.
Zaten bu sınavlar öğrenciyi strese sokuyor, bir de üstüne üstelik öğrenci dershaneye gidiyorsa stres manyağı olmuştur. Ben 3 sene dershaneye gittim (6.7.8) dersene sayesinde stres manyağı oldum. Zaten dershane hayatı bambaşkadır. Bi sınav yaparlar, o sınavda alınan puan aralığına göre sınıflara yerleştirirler ki o uygulamayı hiç sevmedi hayatımda. Bi kere belki çocuk o sınavda hasta, belki unuttu aklındakileri nerden biliyorsun sınavda 350 aldı belki zekâsı 450 lilikte o sınavda atıyorum heyecanlandı yapamadı. Artı üstüne üstelik düşük aldın ya en düşük sınıfa gidiyorsun, herkes sana “en düşük sınıftasın! Haha ” falan diyorlar ve bir daha strese giriyorsun. Bu kadar fazla stres falan sonra neden benim oğlum strese girdi, sbs’de yapamadı. Al bu yüzden. Mesela okul kurslarında öyle bir şey yok. Herkes aynı sınıfta bi ayrımcılık yok. Bakınız ben dershaneyle okul kurslarını karşılaştırmıyorum. Ben sadece dershanede yapılan ayrımcılığı söylüyorum. Yoksa dershanede eğitim muhteşem. Öğretmen gelir kitaplarınızı açın der. Konuyu işler. Haydi, bu konu hakkında test çözelim der. Konuyu anlarsın. Bir de şu dershane hayatımda şu kitapların arkalarındaki testleri anlamamışımdır. Aslında testlerin olması iyi güzel bir şeyde dershanede ki öğretmenlerin bunu ödev vermesi ve kontrol etmesi ayrı bir stres kaynağıdır. Aslında başlığı Sınavlar yerine Stres. Yapacağım. Her neyse konuya devam edelim. Kontrol etmesi ayrı bir strestir. Yapmadığın zaman öğretmen “Anneni arayacağım ve söyleyeceğim “ tribine girer o tam bir strestir. Ben o testleri çözmedim hiçbir zaman. Bir kere çözeyim dedim başım ağrıdı ertesi gün sınavı yapamadım. Bence bir yararı yok. Var ama bana yok Okullarda, dershanelerde bir sürü öğrenci tipi vardır. Birincisi inek tipi. Bu öğrenci sürekli test çözer, derslerine çalışır ve sosyal hayatı bitmiştir. Dershane sınavlarında yüksek alır, okul sınavlarında yüksek alır ve bu öğrenci hep söylenir anneler tarafından “Kadriye hanımın oğlu testleri çözmüş 497 almış, sende çözseydin sende alırdın” gibi cümleler gelir karşımıza. İkinci öğrenci tipi; hiç çalışmayan öğrenci. Bu öğrenci dershanede sürekli hep en düşük sınıftadır, sınavlarda 300 puanı geçemez ve sosyal hayatı en yüksek seviyededir. Çünkü çalışkan öğrencinin ders çalıştığı zamanlarda, o arkadaşlarıyla top oynuyor ya da sokaklarda geziniyordur. Bu öğrenci okul sınavlarında sürekli kopya çeker, performans, proje ödevleriyle sınıfı geçer. Üçüncü ve benimde içinde bulunduğum hem inek hem tembel öğrenci tipi. Bu öğrenci dersleri dinler, çalışmaya çalışır ama sosyal hayatı da zengindir. Yani ne çok çalışır az gezer, ne de az çalışır çok gezer. Ortalardadır. Böyle öğrenciler her sınavda orta derecelerde (75.60.360) puanlar alırlar.
Konu sınavlardan açıldı sınav diyince aklımıza sadece SBS ya da bunun gibi eğitimsel sınavlar gelmemeli. Mesela ehliyet sınavı da bir sınavdır. Zaten sınavların ortak amacı bir kişiye bir ödülü bir belgeyi bir eğitimi bir şeyi vermek için yapılan ön görüşme, sorgulama gibi bir şey. Ehliyet sınavıda zor bir sınavdır. Yazılı ve uygulamalı olanı vardır. Bunda o kadar strese girmesiniz. Çünkü çalışmak zorunludur. Çalışmazsanız hiçbir soruyu çözemezsiniz. Ama SBS tarzı sınavlar öyle değil. Öğrenci zaten okula gitmektedir ve 3 sene boyunca en kötü 1 konuyu dinlemiştir. Yani bu da 1 soru yapar.
Bu yazdıklarıma kiminiz hak vereceksiniz, kiminiz vermeyeceksiniz. Ama unutmayın ki burada ben kendi fikirlerimi dile getiriyorum.
Refik Mert UYKUSEVEN 23.06.2011