//-->

Refik Mert Uykuseven

Gazetecilik

Gazetecilik serüvenim..

 
 
Hayat bizi sürüklüyor. Durduramıyoruz zamanı. Bazen bazı tercihler vermek zorunda kalıyoruz. Hayatımızı, yaşamımızın yönünü belirtecek tercihler.. Acı, tatlı, mantıklı, mantıksız kararlar..
 
Ben iki sene önceye kadar zamanla orantılı olarak sırasıyla mimar, denizci, polis, İngilizce öğretmeni olmak isterken şimdi gazeteci olmak istiyorum. Nerden nereye..

 
Her şey aslında sekizinci sınıf SBS den çıkıp, sonuçların açıklanması arasında gerçekleşti. Önce gazeteyi incelerken ki köşe yazarlarının köşesi dikkatimi çekiyordu. Yaz olduğu için iki günde bir gazete okuyordum fakat her okuduğumda kesinlikle bütün yazarların köşelerine bakıyordum. Çok cazip, çok rahat, çok içtenlerdi. Bu kitap gibi değildi, uzunca.. Bu o günlük, o haftalık düşüncelerin insanların akıllarında kalıcı bir şekilde, o duyguyu değiştirmeden okuyucuya aynı hissi vermeye çalışan ufak, küçük, köşesinde yazarın resmi olan ve “burası benim mekanım” dercesine değişik tatlı bir yazı küpürüydü..

 
Ben bazı şeylerin elimde olmasına, birazda içimde barındırdığım liderlik özelliğiyle beraber çok kıskanmıştım. Evet kıskanmıştım, o kişiler yazı yazabiliyordu, hislerini, düşüncelerini , yorumlarını belki hiç okunmayan bir gazete olsa dahi beş on kişiye ulaştırabiliyordu. Bu gerçekten çok güzel bir şeydi.

 
Daha sonra bu yazarların köşelerine imrenirken bir yazar keşfettim; Ayşe Özyılmazel.. Yazıları sanki içimi okuyor gibiydi. Bu kadar samimi, sıcak ve hoş yazılarıyla beni adeta büyülemişti. Sırf onun yazıları için gazeteler satın alıyor, sadece onun yazılarının olduğu bölümü okuyup geri kalanları okumuyordum bazen..

 
En sonunda hırslandım.. İnternet hakkındaki bilgilerimi gözden geçirerek 18 Haziran tarihinde kendi web sitemi kurdum. Bu sitede hem çoğu ünlü insan gibi biyografimi, resimlerimi paylaşabilecektim hem de köşe yazarları gibi yazılarımı..
 
Yazıları yazmaya başladıktan sonra ben o mimar olmak isteyen Mert değildim, adeta sosyal, her şeyi takip eden Mert olmuştum.. Okul başladıktan sonra gerek Ayşem öğretmenimin rehberlik dersinde gazetecilik hakkında anlattıkları, büyük sınıflardaki arkadaşlarımın anlattıkları beni adeta gazeteci ruhuna bürünmemi sağlamıştı.

 
Kendimi tam olmasa da bir gazetecinin bir tam dörtte biri gibi görüyorum. Bu liseden mezun olduğum zaman dörtte dördü bitecek ve geriye üniversitede karşıma çıkacak olan bir tam bölümü kalacaktı. Fakat azimli biri olduğum için bunu başarabileceğimi düşünüyorum.

 
Gazetecilik bana Türkçe dilini kullanmayı öğretti. Adeta sosyal medyadaki yazım yanlışlarını kontrol eden polis gibi her şeyi okuyor ve kontrol ediyordum. Bu kontroller beni geliştiriyordu. Artık yazılar benim arkadaşım olmuştu. Kendimi strese sokmamaya çalışıyordum, hayatımı daha rahat yaşama amacıyla bu yola girişmiş oldum.

 
Gazetecilik demişken akla hemen yazılı basın geliyor. Çok YANLIŞ. (Yanlış kelimesini çok yanlış yazıyorlar bu yüzden büyük harflerle yazdım) Gazetecilik sadece yazı falan değildir. Görsel de gazeteciliğe girer. Bir yazıyı güçlendirmek için falan fotoğraf eklersin.  İşte o fotoğraf da o yazı kadar çok önemlidir. İşte ben tabi her şeye maydonoz olarak o fotoğrafçılığa da el atmasam olmaz. İzcilik grubunda olduğum için kamplarda arkadaşlarımın makinelerini kullana kullana fotoğraf delisi oldum çıktım. Evet, fotoğraf çekmeyi de çok seviyorum. Yazmak kadar eğlenceli olmasa da o da farklı bir duygu işte. O odağı ayarlamak, yakınlaştırmak ve o an ki hissi hissettirmek. Biraz yazmak ile çok benzer fakat yazmak hayal gücünü çalıştırıp, okuyucunun hayal etmesine yardımcı olurken fotoğraf ikisini de aynı anda yapıyor. Bu yüzden fotoğrafçılık benim her şeyim..
 
Hatta bazen düşünüyorum da eğer bir makine alırsam hafıza olarak 50 GB falan olmasını düşünüyorum, çeke çeke yer bırakmam gibime geliyor..
 

Bi de bu kendi çapımda olan köşe yazarlığında bir şey öğrendim ki, okuyucu yazının başını beğenmez ise yazıyı yarısında bırakıyor ya da tam okurken bi’ şey oluyor, yarısında kapatıyor, daha sonra tekrardan okumaya çalışıyor! Ben genelde arkadaşlarıma bunu asla önermiyorum ve bana “yazının birazını okudum geri kalanına bakıcam şimdi” gibi yazanlara tek cevabım “en baştan oku hepsini” . Çünkü bir yazıya başlayıp, daha sonra tekrar okursan bi anlamı kalmaz. Kitap mı ki bu canım öyle canın istediği zaman okuyacaksın! Yarısından okumaya devam ettiğin zaman anlayamıyorsun gerisini..

Bi özetleme yaparsak; Kesinlikle kendinizi fanatik bir şekilde başka bir şeye bağlamayın, dünya umrumda değil amaaan tribine girmeyin, kendiniz için en iyi ne olacaksa onu yapın, son haberleri kesinlikle bilin, fikir sahibi olun ve lütfen şu sakızları yere atmayın kuşlar yemek sanıp yiyorlar ve ölüyorlar gibisinden yazıları bir kere okuduktan sonra 5742654 kere Facebook’ta Twitter’da insanların gözüne sokmaya çalışmayın, bir kere okuyunca anlayabiliyoruz yani…

Refik Mert Uykuseven | 29/04/2012


 
Refik Mert Uykuseven Resmi Web Sitesi © 2011 - 2013

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol